akhilleus’un şarkısı – Tıbbiyeli Sözlük
Madeline Miller'in diğer bir kitabı. hepimizin az ya da çok bildiği bir kahramanı (bkz:aşil topuğu) en yakın arkadaşı ve en sevgilisi Patroklos'un gözünden anlatmış.

Hangisi olduğunu hatırlamıyorum ama bir antik kente ait belgesel izlerken o kent de dahil pek çok Anadolu kentinin Truva Savaşı'na biraz yardım biraz şan şöhretten geri kalmamak biraz da Yunanlıları daha içlere sokmamak için katıldığını öğrenmiştim. Zaten bir sürü Yunan krallığı Agamemnon komutasında Troya'ya saldırırken kentin tek başına on yılı aşkın dayanabilmesi biraz fantastik görünmüştü bana. gerçi bu savaşın olabilirliği, birtakım kazılara kadar pek çok insana fantastik gelmiş. Ayrıca dümdüz, parlak, birbirine muntazam bir şekilde örülmüş yüksek duvarları da kenti işgal açısından sıkıntı yaratmış o zamanın insanlarına. en sonunda zekaya pek önem veren Athena'nın gözdesi Odysseus gelin demiş bir at yapalım, girelim içine, onlar da bizi kentin içine girdirince yakıp yıkalım etrafı. yakıp yıkma kısmı kitapta çok yok, o tarafı filmden tamamladım.

kahramanlar, güzeller, akıllı adamlar, tanrılar ve tanrıçalar... Bunun sonu İlyada ve Odysseia ile tüm yazımı geçirmeye kadar varacak sanırım. Bekle beni Homeros (*)

Ben, Kirke kadar güzeldi diyemeyeceğim. Ama destana bir de böyle bakmaya değer bence.
Anadolu. Anadolu'nun antik kentleri, kendine özgü dili, bereketli coğrafyası, hikayeleri, tanrıları, savaşları, keşifleri... O kadar çok şey yatıyor ki şu topraklarda. bize onca sene tarih derslerinde ne öğrettiler acaba? bu yüzden mi her kazıyı gelip bir yabancı başlatıyor, bazen çalıp çırpıp ya kendi ülkesine götürüyor ya başkalarına satıyor? bilemiyorum.