ilk roman olarak tariha geçen, bunca yıl neden okumadığımı sordum kendime. la manchalı don quijote'nin başından geçen musibetler anlatılmakta bu romanda.
kitapta şövelye romanları ile akli dengesini kaybetmiş, kendini gezgin şövalyeliğe adamıştır. son derecede iyi yürekli ve yardımsever olan don quijote bir süre sonra ilk seferine çıkar. yanına sancho panza adında bir adamı alır ve onu silahtarı yapar. don quijote her ne kadar deli bir karakter gibi görünse de, aynı zamanda bir o kadar da bilge idi. delilik ile akıllılığın arasındaki sınır onda çok belirsizdi. sözünün eri ve bir o kadar da mücadeleci bir yapısı vardı.
sancho panza ise saf ve kurnaz bir köylü idi. etliye sütlüye karışmayan, kendini düşünen ama ne olursa olsun efendisini seven bir karakterdi. atasözlerini bıkkınlık verecek seviyede kullanır, eşeğini, karısını ve çocuklarını çok sever.
don quijote'yi delilik sancho panza'yı akıllılık olarak kabul edecek olsak bile, sık sık bu sınır ayrımının aradan kaybolduğunu görürüz. özellikle iş paraya ve güce geldiğinde sancho panza'nın aklını kaybettiğini tüm aklını kenarı koyduğunu fark ederiz. sancho panza ona vadedilen valiliğin başına kısa süreliğine geçince kendinden beklenmeyecek kadar iyi bir yönetim yapmış ve insanları şaşırtmıştır. aslında burada klasik yöneticilere bir eleştiride bulunulduğunu düşünüyorum. saf bir köylünün bile bürokraside onlardan daha iyi ve işlevsel bir yönetim anlayışı olabileceğini söylüyor roman bize.
tekrar don quijote'ye ve onun tek aşkı dulcinea del toboso'ya dönecek olursam. don quijote aslında olmayan bir insana ( veya temsili bir ideal ) son derecede bağlıdır. onu o kadar çok sevmektedir ki onun uğruna canını bile verebilir ve bundan hiç caymaz. don quijote, aşırı sadık bir karakterdir ve bir saniye olsun onun aşkına ihanet etmeyi aklından bile geçirmez. onu göre dulcinea bir tanrıdır. günün birinde onunla karşılaşacağına yürekten inanır, gezgin şövalyeliğin felsefesine göre her şeyi onun için yapmaktadır.
deliliği son bulmadan önce bile aşkı, idealleri için savaşır. aslında burada kitabın bir sistem eleştirisi olduğu görülebilir. körü körüne bağlanmamamız gerektiğini savunur içten içe, cervantes hayatını ispanya'ya adamış onun için savaşmış fakat esir düştüğünde ise ispanya onu umursamamıştır bile.
cervantes de bu kitabı yazarak hem kendini don quijote'nin yerine koymuş hem de var olan düzene karşı mert duruşuyla savaşmıştır. güzel romandır sonuç olarak, en eski romandır bir de. okuyun, okutun roman sanatının aslında çok ilerlemediğini de fark edeceksiniz...
kitapta şövelye romanları ile akli dengesini kaybetmiş, kendini gezgin şövalyeliğe adamıştır. son derecede iyi yürekli ve yardımsever olan don quijote bir süre sonra ilk seferine çıkar. yanına sancho panza adında bir adamı alır ve onu silahtarı yapar. don quijote her ne kadar deli bir karakter gibi görünse de, aynı zamanda bir o kadar da bilge idi. delilik ile akıllılığın arasındaki sınır onda çok belirsizdi. sözünün eri ve bir o kadar da mücadeleci bir yapısı vardı.
sancho panza ise saf ve kurnaz bir köylü idi. etliye sütlüye karışmayan, kendini düşünen ama ne olursa olsun efendisini seven bir karakterdi. atasözlerini bıkkınlık verecek seviyede kullanır, eşeğini, karısını ve çocuklarını çok sever.
don quijote'yi delilik sancho panza'yı akıllılık olarak kabul edecek olsak bile, sık sık bu sınır ayrımının aradan kaybolduğunu görürüz. özellikle iş paraya ve güce geldiğinde sancho panza'nın aklını kaybettiğini tüm aklını kenarı koyduğunu fark ederiz. sancho panza ona vadedilen valiliğin başına kısa süreliğine geçince kendinden beklenmeyecek kadar iyi bir yönetim yapmış ve insanları şaşırtmıştır. aslında burada klasik yöneticilere bir eleştiride bulunulduğunu düşünüyorum. saf bir köylünün bile bürokraside onlardan daha iyi ve işlevsel bir yönetim anlayışı olabileceğini söylüyor roman bize.
tekrar don quijote'ye ve onun tek aşkı dulcinea del toboso'ya dönecek olursam. don quijote aslında olmayan bir insana ( veya temsili bir ideal ) son derecede bağlıdır. onu o kadar çok sevmektedir ki onun uğruna canını bile verebilir ve bundan hiç caymaz. don quijote, aşırı sadık bir karakterdir ve bir saniye olsun onun aşkına ihanet etmeyi aklından bile geçirmez. onu göre dulcinea bir tanrıdır. günün birinde onunla karşılaşacağına yürekten inanır, gezgin şövalyeliğin felsefesine göre her şeyi onun için yapmaktadır.
deliliği son bulmadan önce bile aşkı, idealleri için savaşır. aslında burada kitabın bir sistem eleştirisi olduğu görülebilir. körü körüne bağlanmamamız gerektiğini savunur içten içe, cervantes hayatını ispanya'ya adamış onun için savaşmış fakat esir düştüğünde ise ispanya onu umursamamıştır bile.
cervantes de bu kitabı yazarak hem kendini don quijote'nin yerine koymuş hem de var olan düzene karşı mert duruşuyla savaşmıştır. güzel romandır sonuç olarak, en eski romandır bir de. okuyun, okutun roman sanatının aslında çok ilerlemediğini de fark edeceksiniz...