göbeklitepe – Tıbbiyeli Sözlük
görsel
dünyanın bilinen en eski tapınağı. (m.ö. 10-12.000)

bulunmasıyla beraber bilimin sunduğu tüm paradigmaları yıkmıştır.



eski paradigma insanların yerleşik düzene geçtikten sonra tanrıları icat ettiğini iddia ediyordu(m.ö. 5000)

oysa bu keşif ile beraber insanın yerleşik düzene geçmesinden bağımsız olarak bir tanrı ve bir mabet varlığının insan ile beraber ortaya çıktığı söylenmektedir



bu keşif ile birlikte "insanın tanrıyı yarattığı" değil "tanrının insanı yarattığı" ispatlanmıştır.
ülkemizde çok bilinmese de dünya çapında ciddi öneme sahiptir öyle ki herkesin bildiği stonehengeden 5bin sene önce yapılmış bir yer . tüm bilinen inanç tarihini değiştirmiş,bir çok görüşü yıkmış bir coğrafyadır. bir türlü gitmek kısmet olmadı ama ilk fırsatta gideceğim yerdir. ayrıntılı bilgi edinmek isteyenler için klaus schmidt'in kitabını şiddetle öneririm
Tanrının insanı yarattığı kanıtlanmıajdjdjffnfjfjfkfkfkfk
İnsan cinsinin bulunduğu ilk fosillerin kaç bin yıllık olduğundan haberin var mı kardeş?
Tanım:islam inancına göre adem'le havva'nın dünyaya sürgün edilmeden konakladığı yer yorumları da yapılmaktadır.
milattan önce 10. bin yıla kadar giden bir geçmişi olan göbeklitepe ülkemizdeki önemli örenyerlerinden biridir.

göbeklitepe'deki tapınak bulunduğu bölgedeki insanlarca önemli bir hac merkezi olarak kabul görmüştü.

et tüketilen bir merkezdi. çevrede bol miktarda geyik, domuz kaz gibi hayvanların kemikleri bulunmuştu. ayrıca tarım da yapılıyordu.
"Normalde öncüler bir köy inşa eder ve köy büyüyünce ortasına bir tapınak kurarlar. Fakat göbekli tepe bulguları, ilk önce tapınağın yapıldığını ve köyün daha sonra tapınak çevresinde geliştiğini gösteriyor."
Sapiens-harari/syf 102

Harari kitabında bu tarz taştan anıtların dünyanın her yerinde olduğunu söylüyor. Mesela britanyadaki stonehenge'yi örnek gösteriyor. Fakat göbekli tepe herkesi şaşırtmış. Stonehenge mö 2500 yılında bir tarım toplumu tarafından yapılmış olmasına karşın göbekli tepe mö 9500 de avcı toplayıcı insanlar tarafından yapıldı. Avci toplayıcılar daha sonra bu bölgede köy kurup tarım yapmaya başladı. Bu da akla şunu getiriyor. Belki de sapiensin yerleşik hayata geçmesinin asıl sebebi tarım değil de bir tapınakta ibadet etmek istemesiydi. tapınakta yaşamaya başladıktan sonra yiyecek ihtiyaçlarını buğday yetiştirmeyi öğrenerek gidermiş olabilirler.

Ayrıca göbekli tepe ilk evcilleştirilmiş buğdayın 30 km uzaklıktaki karacadağda ortaya çıkmasından dolayı ayrı bir öneme sahiptir.

sapiens hayvanlardan tanrılara kitabını tavsiye ederim.
Belirtmekte fayda var burası arapların tanrısına ibadet için kurulmamıştır.allah için kurulan ilk ibadethane kabedir takribi m.ö. 2000.

"Şüphesiz, insanlar için kurulan ilk ibadet evi, elbette Mekke’de, âlemlere rahmet ve hidayet kaynağı olarak kurulan Kâ’be’dir." Ali imram 96
Lisedeki tarih hocam vardı o’lara Ö u’lara ü derdi mesela ösmanlı ökey süriye falan neyse bu hoca bize belki de her ders göbeklitepenin öneminden bahsetmiştir ilgilenin vs demiştir o zamanlar hiçbirimiz takmazdık da mezun olunca ilgimi çekti cidden hocanın bahsettiği kadar eşsiz bir yer mutlaka görülmeli,korunmalı
Göbeklitepe'yi kazmaya başlayan Klaus Schmidt yanlış hatırlamıyorsam 2006 yılında o zamana kadar ortaya çıkarılan kalıntılar üzerinden kitap yazmış. Göbeklitepe, En Eski Tapınağı Yapanlar.
''Bu kitabın içeriği, en eski yazılı kaynaklardan binlerce yıl önce yaşamış insanlara adanmıştır.''
Etraftan duyduklarım dışında Göbeklitepe'ye dair bir şeyler öğrenmek için ilk adımı bu kitapla attım ve okurken aklım sürekli 2006'dan bu yana değişmiş, bulunmuş, keşfedilmiş olan onca yeni buluntudaydı. 15 yıl önceden geldim yani. Bu yazıda da bu kitaptan okuduklarım, aldığım notlar, biraz da kendi fikirlerim olacak. Dolayısıyla her türlü yanlışı kendim için de seve seve düzeltmeye razıyım.

İnsanlık. Bundan önce okuduğum kitaplarda avcı-toplayıcı topluluklar hakkında yazılanlar, hatırladığım kadarıyla şöyleydi: Bu insanlar yerleşik topluma kıyasla günübirlik yaşıyorlar. Bizler bir sonraki kışı düşünerek yiyecek depolamadan da öte en az on yıllık hesaplamalarla yaşıyoruz. Onlar ise avlıyor, topluyor,tüketiyor ve kendi alanları içinde sürekli hareket halindeler. Bu hareket haline olma durumu ister istemez belli küçük gruplar olarak yaşamalarına yol açıyor. Bir köy düşünün, bir yerden sonra kendilerine özel bir ağız, kendilerine özel bazı gelenekler, inançlarına ait bir takım ekleme-çıkarmalar, düşmanlıklar,merasimler... düzenlemeye başlarlar. Başta bulundukları insanlardan ayrı bir aidiyetlikleri oluşur. Köy yerleşimine göre daha az sayıda insanla grup oluşturan avcı-toplayıcılar da böyleler, diğer gruplardan ayrı bir yaşam alanları var. Dillerin oluşumuyla alakalı okuduğum bir kitapta gruplar halindeki avcı-toplayıcılar biraz da bu sebepten bir araya gelemez diyordu. Tonlarca farklı dile sahip olan eski yerliler gibi grupların da iletişim şekilleri kendilerine ait , dünya küreselleştikçe dil sayısı azalmakta hatta dillerin de zenginliği azalmakta ama eski insanlar için bu küresellik geçerli değil. atasözleri ya da deyimleri düşünerek anlayabiliriz aslında bu durumu. Toplumların yaşanmışlıklarından çıkar bu tür sözler. Her coğrafyaya her yaşam şekline, düzenlemeye göre de her toplumun kendine özel atasözleri vardır. Yine dillerle alakalı okuduğum bir kitapta afrika'da hala avcılıkla geçinen bir kabilenin çok zengin kelime dağarcığı olduğunu hatırlıyorum. Av çalının arkasında mı karşısında mı,ayakta mı hareket halinde mi ,bu durumlara özel bir sürü kelimeleri vardı.

Bunca laf kalabalığının ardında şöyle bir düşünce yakalamıştım işte: 'Avcı- toplayıcı gruplar yerleşik hayata geçen insanlar gibi bir araya gelemez,hiyerarşik düzen kuramaz, hayal güçlerini ya da dinlerini -artık ne derseniz - onları bir diğer gruptan ayrı tutacak eklemelerle kendilerine özel hale getirirler vs. din adamlarından krallara ve fatihlere uzanan sürece de, bunun arkasındaki karmaşık organizasyon yeteneğine de yerleşik hayatla birlikte geçmiştir.'
Göbeklitepe bu tür düşünceleri yıkan bir oluşum. Klaus Schmidt'in yazdığına göre gördüğümüz T harfli taşlar tonlarca ağırlıkta ve onların her birini taşımak için yüzlerce insan gerekiyor. O T şekilli harfleri hazırlamakta olan insanlar için ustalar, avla uğraşamayan ustalar için arka planda organizasyon gerekiyor. Yine taşların üzerindeki hayvan figürleri, belli bir konseptle bir araya getirilmiş taşlar da avcı-toplayıcılara atfedilmeyen düşünsel büyüklüğü ifade ediyor. Bazı figürlerin sümer mitolojisine kadar uzanan anlamları olabileceğini de anlatmış schmidt, tabii o dönemde yaşayan bir insanı önümüze getirip 'burada hareket halinde gösterilmiş yılanlar ne ifade ediyor, yılanların önündeki boğa ya da turna kuşları neyi anlatıyor' diye soramayacağımız için göbeklitepe'de gördüğümüz sembolleri ileriki dönemlere bağlamak birazcık zihinsel tatmin bence. Yoksa benim çok hoşuma gider on bin yıl önce yaşamış bir insanla aynı zihin ağında düşünüyor olduğumu fark etmek. Onlardan bana örüntülerin kalması. ki bence kalmıştır. Göbeklitepe'nin üzeri örtüldükten sonra da kalmış mesela. Bazı köy yerleşimlerinde, göbeklitepe gibi salt anıtsal mekan olmasa da t şekilli dikilitaşlar bulunmuş. belki de o zamanlardaki insanlar atalarının bu büyük anıtını özlemle anıyor, inançların artık içinin boşaldığını, nesillerin çok bozulduğunu düşünüyordu. (*)

devamı:#126265
#126264
devam.

Peki ya neden göbeklitepe sadece bir tapınak? Stonehenge gibi insanların oraya ibadet için gittiğini düşünüyoruz? ki arkadaşların da yazdığı gibi stonehedge'den çok önceleri yapılmış ve ondan daha üstün zenginlikte bir mekan. Cevap basit:yerleşim yeri yok. Köye benzer yapılar, yaşam yerleri yok. Evcilleştirme belirtisi yok, kültüre alınmış bitkiler yok. on bin yıl önce nasıl görünüyordu bilmiyorum ama haritalara da baktığım kadarıyla çok da kurak bir yer. Ayrıca yoğun ritüel yapıları bulunuyor.

bundan başka schmidt göbeklitepe'nin bir tür 'ölü kültü anıtları'ndan oluşabileceğini anlatmış. Mesela kadın yaşamın sembollerinden biridir çünkü doğurgandır, yaşam verir, mucizevi bir olaydır. En eski köy yerleşimleri de dahil kadın figürler çıkarılır kazı yerlerinde. Görünce gülerim de bazen, 90-60-90 ölçülerinde değildir bu kadın figürler. Kalçalar ve çoğunda göbek ön plandadır, tam armut şekillidirler. görsel

Göbeklitepe'de kadın ve yaşama dair diğer figürler bulunamamış (en azından kitabın yazılış tarihine kadar). ayrıca ölülerin tanrılara sunulduğu mekanlar ileriki tarihlerde de göze çarpan yerler olmuş.
mesela şurası İran'da görsel

yerleşim yerlerinden uzakta kurulan heybetli 'sessizlik kuleleri' bunlar. Ölülerin akbabalara bırakıldığı açık alanlar. Çatalhöyük'teki evlerin duvarlarında da Kızıl akbaba resimleri bulunuyor ki arkeologlar doğal olarak çatalhöyük zamanında da ölülerin akbabalara bırakıldığı sonucunu çıkarmış bu resimlerde. Eti kemikten en düzgün ayırabilme yöntemi bu, hem çürüme önleniyor hem de atalarının kemikleri sana kalıyor. Çatalhöyük'te bu kemikler oturma odalarının tabanlarına, cenin şeklinde gömülü (hocker pozisyonu) bulunmuş. görsel


Burada ayrı bir parantez daha açmak istiyorum. Bu aralar türk mitolojisi okuyorum ve inançlar arasında avlanan hayvanların kemiklerine zarar vermek günah, hayvanın kemiklerini olduğu sırada diziyor ve ona özel anıt yerleri hazırlayıp kemikleri koyuyorlar. Bunun nedeni, eğer böyle yaparlarsa hayvanın tekrar canlanacağı inancı. İnsan ölüleri için böyle yaptıklarını okuduğumu hatırlamıyorum ama tabii ki hayvana gösterilen ihtimamdan çok daha fazlasını gösteriyorlar, sadece artık zihinlere 'öteki dünya' inancı yerleşmiş. Bu tamamiyle benim varsayımım diyerek kapatıyorum parantezi.

Göbeklitepe'de pek çok çember biçimli (tam çember değil öyle diyorum) yer var, geç dönem yapıları sonradan yapılanlar.ilk özen sonunculara kadar sürdürülememiş, birkaç bin yıl buraya gelmiş ve her ne yapıyor idiyseler yapmaya devam etmişler, en sonunda da kapatmışlar üzerini ve gitmişler. Neden? Bilinmiyor.Burası kadar büyülü olmasa da arkeolojide görülen şey bu zaten. Bir kent kurulur ve zenginlik dönemine ulaşır. Kurulma aşamasında da gelişme aşamasında da mükemmel çeşmeler, anıtlar, tapınaklar, mezar yerleri, sağlam basamaklar... bir kenti kent yapan her şey yapılmaya devam eder. Sonra kent gözden düşer, artık eskisi gibi değildir ve sonraki yapılarda, evlerde gördüğümüz taşlar, görkemli ama artık kullanılmayan anıtların, hamamların taşları olur.Emek emek işlenmiş bir taş ters çevrilir ve duvarın alelade bir köşesinde kullanılıverir. Sonra kent ömrünü yitirir, bir yerden sonra da tamamiyle terk edilir. Bazen görmüyor muyuz? Bir roma sütunu öylesine yapılmış çirkin bir müstakil evde kullanılmış oluyor. Onun gibi. Her doğan ölür, doğa kanunu. Bunda mantık ve evrenin kurulu düzeni olsa da ben hüzünlü buluyorum her zaman.

öküz kadar yazdım, daha da schmidt'in kendi cümlelerini alıntılayasım var, Sonra t şekilli taşların üzerindeki hayvan motiflerinden koyasım. Mesela bir yaban domuzu vardı, mükemmel işlenmiş taşa. Sonra örümcek, yılanlar... Sonra göbeklitepe'nin yakınlarında bulunmuş, yerde yarım kalmış T şekline benzeyen bir sutün. Bir tür taş ocağı. Eninde sonunda turnayı sadece turna olarak görmeyen insanoğlunun yapıtı bunlar. Okuduğum türk mitolojisi kitabında şamanizme geldim, hayvanların eski türk toplulukları için türlü türlü anlama geldiğini okuyorum. İnsanlığın en eski tapınağını yapanlar insanlığın en eski inanışına sahipler işte. Büyümüş, gelişmiş, terk edilmiş, civarda en eski köylerde kendini sürdürmüş, sonra zihinlerde kalmış, dillerde yaşamaya devam etmiş, insanoğlu betonla çevrelemiş her yeri ve toprağı kapatmış ama hiç turna kuşu görmemiş insan bile hala bir şeyler taşıyor işte.

Orada olmak istiyorum.