hiç ölmeyecekmiş gibi yaşayan insanlar – Tıbbiyeli Sözlük
En azından arada insanın aklına ölüm var diye gelirse hayatını da buna göre düzenler. kaynak veremicem ama hatırladığım kadarıyla yaziyim; Hz.ömer her gün kendisine ölümü hatırlatması için birisine bi miktar para verir ve o kişi her gün Hz.ömerin kapısını çalarak ölüm var diye hatırlatır ta ki Hz.ömerin saçına ak düşünceye kadar. Ondan sonra artık her sabah aynaya baktığında o saçındaki beyazlıkların kendisine ölümü hatırlattığını söyler.
toprağa gideceğini unutan veya görmezden gelen insandır. herhangi bir canlıya ikinci sınıf muamelesi yapan, her şeye birkaç yüz metre tepeden bakan insandır. nereden geldiğini unutan, kendinden öncekilerin insanların, nice kedinin, dinozorun, domuzun; nice garibanın, en ünlü meslek erbablarının, sultanların, imparatorların, bilginlerin; şu gözünün önündeki çiçeği yaşatmak için toprağa gübre olduğunu görmeyen insandır. belki uzun zamandır mezarlık görmemiş, birilerinin mezarının üstünde çıkan çiçekler büyüsün diye hiç su dökmemiş insandır. ya da görse de her defasında burun çeviren, ''bu toprağında altında ne sevdalar yarım kaldı kim bilir, arkalarından ne kadar göz yaşı döküldü, acaba neşeli biri miydi bu mezarın sahibi, yoksa cenaze namazını kılmaya gelen kimsesi yok muydu, ne kötülükler yaptı, nelerden kaçtı, neler için ölümü göze aldı, hangi sırlarını kendiyle ebediyyen toprağa gömdü ya da hangi şarkıyı söylerken gözlerinin içi gülerdi, yazıp yazıp yırttığı satırları var mıydı peki?'' diye hiç düşünmemiş insandır. ama ölmeden önce uyanması gereken insandır.
İnsanlığa değer katan insanlardır.
Öldükten sonra huri hayali kurmaktan dünyaya bir yararı olmayan insanlardan ve ölümün bir yok oluş olduğunu kavradığı halde nihilistik takılıp boş boş yaşayan insanlardan daha kıymetlidirler.
kötü bir yaşam tarzı benimsemişlerdir. dünya'yı yeterince anlamlandıramazlar. en sonunda mutsuz bir şekilde ölürler.

ancak bunun tersi de en az bunun kadar kötüdür: her daim ölmüş gibi yaşayan, çalışmaya bir şeyler icat etmeye gavurluk diyen, bu dünya'da değil, öbür dünya'da asıl saadete ulaşacağı konusundaki derin yanılgıya sahip, züht hayatı yaşayan insan da yanlış yoldadır.

"madem ki bir hiçe varacağız o zaman bu dünya'daki yaşamımız da anlamsızdır" demek de yanlıştır.
sonuç olarak bir insan asıl saadete ancak bu kısıtlı yaşamında, çevresi için çalıştığı ve bir şeyler yaptığı, çevresine faydalı olduğu zaman kavuşur. bu yaşamı olabildiğince anlamlandıran şey bu gezegen üzerinde insanlığın devamı için yaptıklarımızdır.

bir örnek vermek gerekirse alexander fleming mutlu bir insan olarak ölmüştür. çünkü o antibiyotikleri bularak evrensel bir devrim yapmıştır. şimdi bu adam benim yaşamım boşa gitti, çünkü en sonunda ölüp yok oldum diyebilir mi? antibiyotiğin kurtardığı her hayat ile onun eylemleri yaşamaktadır.
aynı şey büyük fikirler ortaya atan, devrimler yapan insanlar için de geçerlidir. bu insanların hiç ölmeyecekmiş gibi yaşamasına gerek yoktur. çünkü onların naçiz vücutları toprak olsa da biyolojik varlığın da ötesinde aslında ölümsüzdürler.
doğru olandır. zannedilenin aksine bilinç ile yaşamaktır, insanın hayallerini ve hedeflerini gerçekleştirmek adına yeterli zamanı olduğuna inanması şart. bir yandan ölümün bilincine sahip olmak da önemli tabii. bu iki düşünceye -birbirine rağmen- sahip olana ise ne mutlu.
Keşke bunu da yapsaydım pişmanlığına sahip olmayan insanlardır. En azından ben öyle düşünüyorum. Her zaman özenmişimdir öyle insanlara. Elalem ne der demezler.