küçük bir sahil kasabasında hekim olmak – Tıbbiyeli Sözlük
Bu benim efendim. Uzun zamandır yazmıyordum nedeni de budur. Güzel bir Karadeniz ilçesinde acil hekimliği yapıyorum. Öneririm, içinizde biraz hayata dinlenmeye huzura ihtiyacınız var,derdiniz para değil,netinizin hızı avmdeki indirimler büyük şehir kaosu değil de balkondan denizi izlemekse en azından bir sene verin bu şansı kendinize.
Ne güzel bi hayat be üstad. Kiyabilirsen bir maaşına 4.5 metre bi kayık, arkasına da 30-40w bir motor, bir de sarı kağıt aldı mı deme keyfine. Sür kayığı kıyıyı da secebilcek kadar uzağa, yak sigaranı, 10dkda 1 haftalık stresini alsın. Ekim de geldi üstad açıklar 5 derece kadar daha soğuk olur üşütmeyesin dede içliklerinden edin.
Bir haftadır içinde bulunduğum güruh. Hele tsm hekimiyseniz huzuru başka yerde aramanıza gerek yok. Sabah saatlerinde gelip başlıyorum görevime. Odaya çıkana kadar en az beş kişiyle günaydınlaşıyorum. Tebessüm ediyorlar bana. Kıymet verdiklerini hissediyorsun. "Çay demlendi içebilirsiniz." Diyor personel ablamız. Alıyorum çayımı. Yapacak çok bir işim yok. Hemen bitiveriyor evrak işleri. Sonrasında İster ders çalış ister denizi seyret. Büyükşehirin keşmekeşinden sonra bir tuhaf oluyor insanın içi. Trafik, Korna sesleri, yerlerde yatan suriyeliler, bina yığınları yok. Alabildiğine yeşil tepeler ve karşıda masmavi deniz var. Tusu kazanıp 5 sene amelelik yapıp peşine de Allah'ın dağında mecburi hizmet yapmaktansa böylesi daha cazip geliyor sanki. Ama burada da mesleki tatmin yok. O kadar sene bunun için mi okuduk? Bilemiyorum sözlük...
vardı böyle hevesim bir zamanlar.



3000-4000 civarı nüfusa sahip olsun. sahil olmasa da olur, temiz bir gökyüzü görsem yeter diyodum. çıkayım şöyle; bir topun arkasından koşan çocukları izleyim. arada küçük olan, dengesizce koşan ve her an düşebileceğini düşündüklerimi elimle her an tutacak gibi yakınlarında olayım, selam verip geçtiğim esnaf beni zorla dükkanına buyur etse bi kahvesini içsem yedi göbek akrabalarına ait bulguları dinleyip `olur öyle` deyip geçiştirsem, kaymakamla mangal partisi yapıp kahvede okey oynasam, yol kenarında oturan kadınlara selam versem de onlar da baş örtüleri ile ağızlarını kapatsalar... ( hem cevap vermiyolar hem de ağızlarını okumama da imkan vermiyolar ) neyse ya uzatıp fazlaca dramatize etmeye gerek yok.



hayaller hayatlar versusunda baskın çıkan taraf hayatlar oldu ve istanbula geldim.



her gün deniz görmüyorum bir kere. sabah işe erken gidiyoruz malum. kalktığım saatte gökyüzü henüz kirlenmemiş olur bana yetecek kadar bakarım diyordum ama kış saati uygulaması kalkınca o da yalan oldu. uyandığım saatte gün aydınlanmıyor amk. küfür edebiliyoz mu kimseyle göz göze gelmek istemiyorum, bırak selam vermeyi.



ama istanbul işte. etkinliklerin başkenti. istediğin oyuna, konsere, maça gidebiliyosun. nerden baktığına bağlı.



ayın 15'inde mayışım yatsın da ben baktığım her yeri güzel görürüm. gökyüzünü bile.



yine dramatize ettim amk.küfür edebiliyoduk dimi
Aslinda bu hayati yasamak elimizdeyken uzmanlik derdine dusup vazgeciyoruz. Sonra gittigimiz yerde isimiz yogun stresli diye dert yaniyoruz. Ben de bunu yapacagim sanirim. Hicbir mantik goremesem de
Evet, Onlardan birisiyim.

Şimdilerde Hayatımda hic ummadigim şeyleri yaşayıp, görmeyi hic düşünmedigim yerleri görüyorum. Çok şükür mutluyum.



Batının batısında bir deniz kenarı, küçük yazlık bir belde. Sabah erken kalkınca evimin solundaki göl manzarasına bakıp keyif çekiyorum içime. kirli kibrit binalardan, yanik betonlardan uzak, şirin müstakil evlerin arasından geçerek sabah yürüyüşünü yapıyorum sonra. Sessiz, hafif bir rüzgar, arkanızdan vuruyor. anneniz kahvaltı hazırlayıp bekliyor masada. Saat henüz 8. Manzaraya bakıp farklı düşüncelere dalarak kahvaltıyi uzattıkça uzatıyorum.

Nöbete geliyorum, herkes size günaydın hocam diyor. Güleryüzlü serpil ablamız cay hazır hocam diyince içiniz serotoninle dolup taşıyor. Sizi kosusturan yok, ezilmiyorsunuz başkalarına, el üstündesiniz hep. Belki fazla aktivite imkânınız yok Ama insanlarla mutlu bir muhabbet size yetiyor.



Biliyor musun sözlük, hayatta mesut olmak - kaza bela bir durum yoksa- öyle çok zor birşey değil. Metropol kentte büyüyen biri olarak diyorum ki, insanin harcayamadıgi zaman mutsuzluguna yetiyor aslında.



hayatımın son yıllarında sunu anlamaya başladım: idealist olmakla hayatın size sunduğunu kabullenmeyip reddetmek başka şeyler. İdealist insan kafasına taktığını yapana kadar çalışan ve içi rahat etmeyen insandır. Ama hayatta kendisine sunulacak şeyleri görmeden daha iyisinin ne olacağını bildiğini düşünerek, başka ihtimalleri düşünmeden körü körüne bağlanmak değil.



İdealistliğinizden taviz vermeyin, inanın, çalışın ve hayalinize yapışın. Bu ülkenin çok ihtiyacı var.



Ancak hayat bir kez verilmiş bir nimet. Kendinizi yıpratmadan, azıcık da olsa biraz zamanı kendinize bırakın sevgili meslektaşlarım.



Umarım hayatta verdiğiniz kararlar gerçekleşmediğinde hep daha güzel bir netice ile karşılaşırsınız. gönlünüzce olsun herşey.