Kütüphanede çalışırken başa gelebilecek en vahim şey. Hele bir de kantinler kapanmış, yanınızda içecek bir damla su bile kalmamışsa vay halinize. O gurultu gittikçe artar. Önceleri ne zaman guruldayacağını hafiften belli eder, siz de ona göre zamanlama yapıp öksürür, sandalye çeker bir şekilde durumu kurtarırsınız. Bu arada derse konsantrasyon logaritmik olarak azalır. Gurultu öyle bir hale gelir ki bir anda zombi yemişsiniz gibi bir yüksek sesle patlak verir ne yapacağınızı şaşırırsınız. İşte o an kimileri 'çok açım ya eheh' diye geçiştirmeye çalışır kimileri hiçbir şey olmamış gibi yazı yazıyormuş süsü verir kimileri suçluyu ararcasına etrafa bakınır ama herkeste aynı utanç aynı keder. Çalışmak zorunda olmaktan veya bir başkasını bekliyor olmaktan dolayı da çıkamıyorsanız ortamdan işte o zaman 'allah'ım al şu midemi de kurtulayım!' diye yalvarmaktan başka çare kalmaz.
İlk gurultudan itibaren hem kendini hem de ders çalışanları bu çileden kurtarmak amacıyla kütüphane terkedilmeli.
yazarlar yemiyor içmiyor çalışıyor helal be
oturduğu masadan 10 saat boyunca kalkmayan, manyak gibi ders çalışan, acıkma ve susama gibi insani duygularını unutan arkadaşlarımıza, mideleri tarafından "dur artık yeter" anlamında verilen uyarı.
(bkz:çal keke çal)
sadece açken değil tokken de karnın gurulduyor; hele hele davul gibi gerilen abdomenini aman allah, kim bilir hangi bakteriler inletiyorsa.. dostum sende ibs var. doğal yoğurt, kefir, oruç (sen birşey yemeyince barsağındaki bakteriler de besini sindirip gaz üretemiyor haliyle, ehehe), meteospasmyl, anksiyolitikler denenmiş, kısmen faydaları görülmüştür.
yine de en iyisi mi, git evde çalış evlât.
yine de en iyisi mi, git evde çalış evlât.
insanı yerin dibine sokan durum.buna karşı aldığımız önlem şu şekilde,bir arkadaşımla beraber yan yana ama diğer çalışanlardan uzak bi yere oturuyoruz,böylece ikimizden birinin gis'i gaza bazsa bile hangimizden geldiğini anlayamıyorlar.
Bunun bir tık üstü asansörde tanımadığın biriyle aranda oluşan gergin sessizliği bölen karın gurultundur...