nazım hikmet – Tıbbiyeli Sözlük
Hayatı her yerde zaten anlatılıyor fakat şöyle denmedi hiç haksızlığın karşısında durabilecek kadar cesur,insana değer veren,herkes ona karşı iken o yinede bildiğini okuyan,çok sevdiği vatanından vatansever kimliğine bürünen çıkarcılar yüzünden ayrılmak zorunda kalan,bu kahrolası gurbet yüzünden bir yanı buruk olarak ölen kişi.

Bugün ona düşman olan kişiler onun kadar kalıcı olamadıkları bunu bilmeliler.

Tarih cesur olanı yazar yalaka olanı değil.
(bkz:tahir ile zühre)



Tahir olmak ta ayıp değil

Zühre olmakta

Hatta sevda yüzünden ölmek te ayıp değil

Bütün iş Tahir ile Zühre olabilmekte yani yürekte....

Mesela bir barikatta döğüşerek

Mesela Kuzey Kutbu'nu keşfe giderken

Mesela denerken damarlarında bir serumu ölmek ayıp olur mu?

Tahir olmak ta ayıp değil Zühre olmak ta

Hatta sevda yüzünden ölmek te ayıp değil..

Seversin dünyayı doludizgin ama o bunun farkında değildir

ayrılmak istersen dünyadan ama o senden ayrılacak

yani sen elmayı seviyorsun diye elmanın da seni sevmesi şart mı?

Yani Tahir'i Zühre sevmeseydi artık Yahut hiç sevmeseydi Tahir ne kaybederdi Tahir'liğinden

Tahir olmak ta ayıp değil

Zühre olmak ta

Hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil...
Annesine aşık olan hocası yahya Kemal'e

"Hocam olarak girdiğiniz bu eve babam olarak giremezsiniz" diyerek ayar vermiştir.

Hocasından dersini iyi almışsa demek.
Cenazesi moskova'da novodeviçiy mezarlığı'nda gömülüdür.

`mazi` şiirinden:

Anladım hayatmış mazinin adı

Yıllara karışan her şey ses verir

Hasretle doludur geçmişin yadı

Mazinin elemi bile tatlıdır.
Dört nala gelip uzak asyadan,akdenize bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket bizim...

Sonra da komünüs derler.. hala öğrenemediler ne sağın önemli olduğunu ne de solun , vatan evladı olsun bize yeter...
bugün doğum günü olan,115 yıldır hep yaşayan güzel ve büyük şair.



yapraklara dallara,

yeşillere,allara,

nice nice yıllara gülüm,

nice nice yıllara.
Ben Senden Önce Ölmek İsterim





Ben

senden önce ölmek isterim.

Gidenin arkasından gelen

gideni bulacak mı zannediyorsun?

Ben zannetmiyorum bunu.

İyisi mi, beni yaktırırsın,

odanda ocağın üstüne korsun

içinde bir kavanozun.

Kavanoz camdan olsun,

şeffaf, beyaz camdan olsun

ki içinde beni görebilesin...

Fedakârlığımı anlıyorsun:

vazgeçtim toprak olmaktan,

vazgeçtim çiçek olmaktan

senin yanında kalabilmek için.

Ve toz oluyorum

yaşıyorum yanında senin.

Sonra, sen de ölünce

kavanozuma gelirsin.

Ve orda beraber yaşarız

külümün içinde külün,

ta ki bir savruk gelin

yahut vefasız bir torun

bizi ordan atana kadar...

Ama biz

o zamana kadar

o kadar

karışacağız

ki birbirimize,

atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz

yan yana düşecek.

Toprağa beraber dalacağız.

Ve bir gün yabani bir çiçek

bu toprak parçasından nemlenip filizlenirse

sapında muhakkak

iki çiçek açacak:

biri sen

biri de ben.

Ben

daha ölümü düşünmüyorum.

Ben daha bir çocuk doğuracağım.

Hayat taşıyor içimden.

Kaynıyor kanım.

Yaşayacağım, ama çok, pek çok,

ama sen de beraber.

Ama ölüm de korkutmuyor beni.

Yalnız pek sevimsiz buluyorum

bizim cenaze şeklini.

Ben ölünceye kadar da

bu düzelir herhalde.

Hapisten çıkmak ihtimalin var mı bu günlerde?

İçimden bir şey:

belki diyor.