sözlükçülerin rüyaları – Tıbbiyeli Sözlük
Tıbbiyeli sözlük yazarlarının uyurken gördüğü rüyalardır.

Bir örnek vermek gerekirse:

Okulumu corona sonrası dev bir lüx otele çevirmişlerdi. Tüm yemeklerin açık büfe olmasını geçtim okulun zemin katında her yerde bitmediği sürece tatlılar, meyveler, içecekler ve açık büfe kantin vardı. Kantinde sosisliler, tostlar, hamburgerler, köfte patates ekmekler, ismini bilemediğim ama görsem tanıyacağım sucuklu etli soslu kaşarlı güzel karışımlar vs. vardı.

Işıklandırmayı değiştirip loş güzel bir ortam oluşturmuşlardı. Rüyamın çoğu yemek yemekle geçti. Aldığım tatlar hâla damağımda. Normalde o kadar yemeğe düşkün de değilimdir ama o kadar kaliteliydi ki her şey meyvesinden etine kadar muazzamdı. Aynı gerçek hayat gibiydi. O kadar çok yedim ki sözde akşam oynayacağımız halı sahaya mecalim kalmamıştı. Kızılcahamamda da çok yediğimden mütevellit bir kere aynı olay başıma gelmişti ikinci yarı mide bulantısıyla maçtan çıkmıştım.



Otel-okulda aynı zamanda eğlence turları, simülatörler, play-station'lar, bilgisayarlar da vardı. İçerde kalanlar çok zengindi. En pahalı motorları, arabaları gördüm. Bir kişi otelin 2 günlük ücretini söylemişti ağzım açık kalmıştı. Sonra birkaç olay daha yaşandı ve cidden aynı gerçek hayattaki gibi zevk aldım.



Sonra gözlerimi açtım. İlk aklımdan geçen şey o rüyanın şu andan ne farkı var oldu. Hiçbir şey bulamadım. Normal zamanda nasıl lezzet alıyorsam sonradan bana o lezzetten geriye sadece hatırlayıp o lezzetin bir kısmının geri gelmesi kalıyorsa aynıydı işte. Şu an hala rüyamda yediğim yemeklerin tadı damağımda.

Sanırım dünyanın koca bir aldatmaca olduğunu unutmuştum yeniden hatırlamam için bu rüya gösterildi.
Gün içerisinde en çok neyi düşünmüş isem onu görürüm. Böyle mesaj veren, gerçekleşen rüyalar. Ama çoğunlukla labirent gibi, hangi kapıdan girdiğim, hangi kapıyı kapattığım belli olmayan rüyalar.



5 yıl önce koridorlardan geçiyorum, bir kapı açılıyor sonra başka kapı açılıyor. Tekrar koridor, hastahane girişinde beni bekleyen bir doktor. Adı fatih. "Beni bul, bu hastalığı benden başka kimse tedavi edemez" diyor.

Bir ay sonra yine aynı rüya. " nerde kaldın, bana gelmedin" diyor. "Nerdesin? Çok fazla koridor var" diyorum. "Hacettepe deyim. Sadece ben biliyorum" diyor.



Rüyadır etkilenmeyim diyorum olmuyor. 5 yıldır buvrüyayı her hatırladığımda hacettepe üniversitesi tıp fakültesinin internet sitesini açar, dr. Fatih i araştırırım.



Sadece bir rüya, sadece kafamızın içindeki sorunların uykuda devamı.
Göbeklitepe'de kazılara katılmış bir arkeolog idim. Kazı başkanı İlber Ortaylı, ortadaki büyük çemberin oraya masa kurdurmuş kendine. Bir yazıt buluyoruz kazılarda, t harfi şekilde dikilmiş taşlardan birinde. Bir bakıyoruz yazılanlarda türkçe kelimeler var. Hepsini çözüyoruz arkadaşlarla, ilber ortaylı-yazıt arasında dönüp duruyoruz. Orada yazanları dört beş defa okudum, hatta uyandığımda ne yazdığını da hatırlıyordum ama bir tek 'umut' kelimesi kaldı aklımda malesef. Araştırmalarımız neticesinde göbeklitepe'yi türklerin inşa ettiğini buluyoruz tabii, hatta bir de hakan geliyor gözümün önüne. Temiz yüzlü bir asyalı. Yakışıklıydı da Allah var, nereden çıkardıysa bilinçaltım.



Umut değildi kelime, mutlu idi. Gene yanlış hatırladım...
En son bugün olmak üzere son birkaç yıldır ara ara gördüğüm birbirinin benzeri rüyalar, şöyle ki; annemi acilen bir yere -genellikle hastane veya havaalanına- yetiştirmemin gerektiği ve vaktin kısıtlı olduğu bir durumda, ortamda babam olmadığı için araba kullanmam gerekiyor ve araba kullanırken her seferinde bir sorunla karşılaşıyorum. Bu geceki rüyamda gaza hafif dokunmayla çok fazla hızlanıp, frene son kuvvet basmama rağmen yavaşlayamıyordum. Bir başka arabaya çarptığım, virajı iyi alamadığım, direksiyonu çevirmeme rağmen arabanın dönmediği farklı rüyaları defalarca gördüğümü hatırlıyorum. hepsinde aynı tema, aynı gerçeklik ve aynı huzursuzluk-sıkışmışlık hissi. İşin garip yanı henüz acemi olsam da araba sürmeyle ilgili hiçbir korkum yok. Şuuraltımın bana oynadığı bir oyun diye yorumluyorum, biraz daha açık olur musun komutu verebilseydik keşke(*)
Dün gece rüyamda devasa bir tsunami geliyordu. Dalgalar uzaktaydı ama açıkça gözükebiliyordu. Hava da buz gibi. Hatta o kadar soğuk ki tek umudumuz o dalgaların da donması.

Her şeyi bırakıp bir iki çantayla kaçıyorduk. Evler boşalmıştı yağmalamak serbest gibiydi.

Bugün bir de benzer rüya gören birkaç kişiyi görünce yazasım geldi.

Su her zaman hem rahatlatıcı hem de korkutucu gelmiştir bana.

(Senden sana sığınırım)
Neredeyse her gün çoğunlukla Başrolünde olduğum film senaryosu içeren filmler görüyorum. Uyandığımda da çok yorgun oluyorum çoğunlukla bundan mıdır bilmem. İki gün önceki ayrı güzeldi ama deli gibi keyif aldım rüyadan.

Bir ekibimiz ve iki tane de kasalı pick-up kamyonetimiz var. Bir futbol sahasının ortasında duruyoruz. Öyle beklerken bir tane çalıntı kamyon geliyor. Kamyonun İçinden para dolu çantalar getiriyorlar. Ekipteki Gerçek hayatta tanımadığım arkadaşlar çantaları alıp Önümüze koyuyor, paraları çıkarıyor ve bunları 50'lik 100'lük vs. diye sınıflandıracağımızı söylüyorlar. O işi halledip kamyonlara doldurduktan sonra sahanın ışıklarını kapatıyoruz tam o esnada polis arabası geliyor. Ekip kamyonetlerle kaçarken ben yetişemiyorum. Sahada yere yatıp polisin gitmesini bekliyorum. Polisler içeri girmeden gidiyorlar. Öyle kurtuluyorum.

İkinci sahnede de yine aynı yerdeyiz. Bu sefer bir tane tır çalmışız. İçine bakıyoruz heyecanla. Silah ve mühimmat çıkıyor. Hızlı hızlı aktarma yaparken bizim araçlara polis geliyor. Arabaları mecburen bırakıyoruz. En son tren garı gibi bir yerde çatılardan gruptan bir adamla birlikte atlayarak kaçıyorduk.

Anladığım kadarıyla rastgele kamyon falan çalıyorduk içinden ne çıkarsa soyup kaçıyorduk. Acayip zevkli olaydı açıkçası.

Her gün bunun gibi tren kazası, araba kovalaması, adam takibi, katilden kaçma gibi bir de baya ciddi ciddi senaryolu rüya görmek çok yoruyor zihni bence. Moralim bozuk uyanıyorum birçok günler.

Geçen aylarda gördüğüm bir rüyada da metro beklerken metro kaza yapıp istasyon yıkılıyor. Oradan kaçarken Tanımadığım şüpheli bir kadın bir adres verip orada buluşalım dediği için rüya boyunca gps'le onu aradım. Böyle saçma sapan rüya mı olur lan yoruldum yemin ederim artık.
Üç tane rüya gördüm ilkini unutmamak için gece ikide entry girecektim ama baş ağrısından yapamadım. İlkini unuttum.

İkincisinde kardeşimin iki elinin altında da kelebek ya da çekirge gibi birer hayvan vardı. Ve bildiğin çocuğu uçuruyorlardı. Hatta kardeşimin sırtına Mehlika(7) da biniyordu. Baya gerçekçiydi ben inanmayıp telefonla video çekip foto felan alıyordum.

Sonra bu kelebek çekirge karışımsı hayvanlar benim de elimin altına geliyorlardı ama ben korkuyordum. Korkup bir elimi kendime doğru çekince o hayvan sol kulağıma giriyordu (başımın da sol tarafı ağrıyor ağrı o kulaktan başlıyor) sinek kulağa yaklaşırkenki gibi oluyordu sonra kalkıyordum.

İlkinde de ikincisinde de kalkarken hay aq rüyaymış keşke korkmasaymışım tepkisini verdim. Ölünce de bu tepkiyi verirsem kendime iyi söverim.

Üçüncüsünde de dünya savaşı gibi bir şey vardı. Ama yeniydi çünkü her alet edevat yeniydi. Ben de askerdim. Alman askeriydim usa'lilerle savaşıyor gibiydim. Bir yeri ele geçirdik. Ben tankla bir duvarı yıktım. Sonra devasa boyutta bir mahzen buldum. İlk odada (oda dediğim depo kadar) bir sürü çanta vardı. Bir tane çantayı alıp ikincisine gittim. İkincisinde temiz nevresimler vardı. Sevinçle onlardan da biraz aldım. Sonra temiz kıyafetler(bende kirli asker üniforması vardı ). Sonra beraber oynanan oyunların olduğu bir oda (satranç Monopoly gibi) sonra daha büyükçe bir yere giriyordum orda görevliler vardı ama alman askeri olduğumu anlamadılar. Ben de zaten arkamdan bizimkiler geliyor boşuna öldürmeyeyim dedim. Beni de İngiliz sanıp bir şey için geldiğimi sandılar bir çocuk güzel bir yere götürdü. Jakuziler felan var. Sonra Latin esmer bir ablamız geldi. Çocuk gitti. Önce para getirdiniz mi dedi hayır dedim. Hayır deyince üniformama armama baktı anladı buranın ele geçirildiğini bana hiç karşı koymadan güzel bir şekilde jakuzilere götürdü. Soyundu jakuzide uzandı. Kollarıyla bir yere dayanıyordu. Ben hem memelerinden öpüp hem gel git yapmaya başladım. Memelerini hem kafamı bastırıp hem öpüp hem emiyordum. Sonra çıplak bir şekilde Bahadır geldi. Bahadır'a çık git beni yalnız bırak sıranı bekle dedim. O da gitti. Ben esmer ablanın memelerini öpüp gel git yaparken ejekülasyon olmadan rüya bitti.
mütemadiyen yılanlar. Çoğunlukla rüyalarımda yılanlarla karşılaşıyorum.hepsi birbirinden farklı oluyor .en son gördüğümde ise gri ve yeşil renkleriyle örtülmüş iki tane kocaman yılan gördüm ve her rüyamda olduğu gibi yine onlardan kaçmaya çalışıyordum.mütemadiyen aynı senaryonun kurbanı olmak ve sabahları o anları çok iyi hatırlamak( rüyadaki gerginlikten kaynaklı olsa gerek) insanı biraz yoruyor ve tabi ki düşündürüyor da neden yılanlar ve neden hep kaçan kişi ben oluyorum ?
Bu sefer bilinçaltım ile aşırı alakalı bir rüyaydı. Ama yazmak istiyorum yine de.

Rüyamda yine çöldeydik. Birkaç kişi tek vardık. Ortak noktamız Kürdistan istememizdi. Başımızda lider gibi gözüken Osman Baydemir vardı. Takım elbiseli. Ama üzüntüden ve çaresizlikten bir kum tepesinden aşağı atlıyordu yüz üstü ağlayarak. Onu takriben bir sürü kişi aşağı aynısını yapıyordu engel olmaya çalıştım ama olamadım. Sonra birden ben lider konumuna geçiyordum. Etraftaki mağaraları araştırmaya başlıyorduk belki bir şeyler buluruz diye. Bir mağaradan eski bir çuval buluyorduk. Önce altın felandır diye çok seviniyorduk (ben burda rüya içinde dejavu oluyordum içinden bir şey çıkmayacağını biliyordum) sonra içinden eski çocuk elbisesi gibi şeyler çıkıyordu önce birine veriyorduk bir önemi var mı acaba diye tahkik ettirmek için. Çıkmayınca ben şu çocuğa verin diyordum. Sonra neler olduğunu hatırlamıyorum tam dişimle alakalı da bir şeyler oluyordu ama aynı rüyada mı olduğuna emin değilim. Bir de anlamı da güzel değildi anlatmayayım.