türkiye’de tıp eğitimi – Tıbbiyeli Sözlük
Teorik belki biraz ama pratik sıfır. Yeni mezun olup rahatça acilde reçete yazarım çok güzel öğrettiler diyen varsa buyursun bekliyoruz.



ek: tıp fakültesinde öğrenci sayısının fazla olmaya başlaması pratik kısmını ciddi manada etkiliyor. Öğrenci sayısı arttıkça bilgiye ulaşmak öğrenciye kalıyor ve tıp eğitiminde bu şekilde olmaması lazım, o dersi geçen sınavını veren herkesin temel bir bilgi ve beceriye sahip olması gerekir kişisel hevese, isteğe kalmamalı. bir kişi hekim olarak mezun olurken bir diğeri ne olarak mezun oluyor?
türk doktoru tanı koymayı bilmez. çünkü bir çok hastalıkla ilk defa tus çalışırken karşılaşır.

türk doktoru veri toplamayı, ya da düzenli bir dosya oluşturmayı bilmez. çünkü okulda hiç bir klinisyen öğrenciye nasıl retrospektif çalışma yapacağını söylemez.(normalde devlet hastanesinde çalışan normal bir hekim de bilimsel çalışma yapabilir.)

türk doktoru adli rapor hazırlayamaz, çünkü bir çok okulda adli tıp bölümü öğrenciye düzgün eğitim vermez,

türk doktorunun ayırıcı tanı bilgisi çok kısıtlıdır ve algoritma yapamaz, çünkü bir çok okuldaki hoca kendi tedavi algoritmasını kafasında kurmuş ve bir daha güncellememiştir.

türk dahiliyecisi cerrahi, türk cerrahı ise dahiliye bilmez. çünkü temel tıp eğitiminde bu iki temel alan öğrenciye net bir şekilde aşılanamamıştır.

doktorlarımızın çoğunu kapsayan bir genelleme yaptım.. şu ülkede `board exam` yapılsa ülkenin çoğu dökülür.. çünkü ciddi anlamda cahiliz.. merak etmiyoruz.. sadece bizden bir kıdemli birinin bilgisini sözel olarak öğrenmeye çalışıyoruz.
emeklerimizin boşa gittiği , çabamızı yanlış yere yönelttiğimiz/yönelttikleri bir eğitim şeklidir.

Şöyle ki ben başka ulkelerdeki tıp öğrencilerinden daha az emek harcadığımızı daha az çalıştığımızı falan düşünmüyorum. Ama hala çok temel şeyleri dahi bilmiyoruz çünkü milyonda bir görülen hastalıkları , ömrü hayatımızda karşılaşmayacagımız enzimleri artık kullanılmayan ilaçları falan ezberlemek zorundayız. Teorik yükümüz (yukarıdaki şeylerle tıka basa dolu olan teorik yükümüzden bahsediyorum) o kadar ağır ki pratik yapacak zaman bulamıyoruz. Öğrendiğimiz milyonda bir görülen hastalığı değil çok sık görülen hastalıkları bile pratik eksikliğinden taniyamacak niteliksiz doktorlar olarak yetişiyoruz.

Yoğunluğundan dolayı ayda yilda bir görebildiğin hocalar var , kendisinin bir şey öğretmesini zaten beklemiyorum ama asistanları dahi en ufak şeyi öğretmekten kaçıyor. Ha onları suçluyor muyum hayır.zaten kendi koşulları o kadar kötü ki bana bir seyler gösterecek enerjisi de kalmıyor haliyle asistanin.

Pratik öyle kitaptan okumakla vidyo izlemekle öğrenilecek bir şey değil usta-çırak ilişkisi içinde bak elini buraya koyacaksın bak hasta böyle nefes alacak hayır parmağın yanlış duruyor diye birinin sana öğretmesi gerekiyor.
Bir de tus denen sınav hakkında bir iki şey söyleyeyim.

Ülkedeki hastaneler tıka basa dolu , en yakın 2 3 ay sonrasına randevu alabiliyorsun hastanede saatlerce sira biliyorsun. Ortalama bir zeka bunun doktor eksikliğine bağlı olduğunu düşündürüyor. Evet senin uzmana ihtiyacın var! Ama tusta az kadro açılır. Mezun doktorlardan yarısından bile çok daha azı asistan olabilir.

Bi kere tus neden var onu bile anlamış değilim. Bu ulkedeki mezun doktor zaten devletin üniversitesinden mezun olmuyor mu? Yeterliligimizi bilgimizi 1. 2. 3. 4. 5. Ve 6. Sınıfta ölçtün ve biz sınıf geçip mezun olmayı başarmadık mı?

Çalışma şartlarının kötülüğünden artik sadece göz derma ftr gibi alanlar seçiliyor. Yani kimse ben dahiliyeye bayılıyorum diyip tus derecesiyle belki çok önemli çalışmalar yapabileceği (çünkü bir şeyi sevmek onda başarılı olmaktaki en önemli etkendir) dahiliyeyi yazmıyor. Cerrahi hakkında konuşmuyorum bile.

Söylenecek çok şey var ama değişmeyeceğini bilince yazasım kalmadı.