bu öyle sandık konulup ya da kapı kapı gezilip sorulup öğrenilecek bir şey değil.
istanbul'da tsm'de çalışıyorum. sağlık bakanlığı mı yoksa her kimin işi ise 6 ilde yapılması söylenen bir aşı kampanyası başlatıldı. cadde cadde, sokak sokak, kapı kapı gezip suriyeli çocuk arıyoruz.
5 yaşını doldurmamış olan çocuklara 5'li karma aşı, kızamık-kızamıkçık-kabakulak aşısı, hepatit b aşısı yapıyoruz.
apartmanların girişindeki zillere basıp, cama çıkan kişilere suriyeli yaşıyor mu burada diye soruyoruz.
yardımcı olmak için içtenlikle cevap veren, hatta ayrıca şurda şurda, şu apartmanda da var diyenler oluyor.
ama şöyle uzaktan bakınca, normalde mangalda kül bırakmayan, reisçi geçinen kimseler de dahil, bi huzursuzluk ve rahatsızlık durumu var.
ne yapacakmışssınız çocuklarını aşılayıp zehirleyin gitsin diyen de var, niye aşılıyorunuz noldu kuduz mu olmuşlar diyen de, nerden geliyorsunuz belediyeden mi alın götürün şunları diyen de.
hani birileri kardeşlerimize kapıyı açmak zorundaydık dediğinde hülooğğğ diye sesleniyorlar ya... aslında halkın arasına indiğinizde gerçeğin böyle olmadığını görüyorsunuz.
neden? çünkü şu karışık zamanda, bu vatanın evlatlarının ikinci sınıf vatandaş muamelesi gördüğü zamanda (aynısını sözde çözüm sürecinde de yaşadık) cadı avı yapılan zamanda kimse sesini çıkarmak istemiyor. tabiri caizse sözü devletin memuruna yetiyor.
bir doktor ve vicdanlı bir insan olarak ben yaptığımız işe odaklıyım. ben suriyeli ya da türk fark etmez, eğer primer koruma amacıyla bir şeyler yapıyorsam bu bana yeter.
bu aşıların yapılması gerekiyor. çünkü olası bir salgın durumu, yine bu vatanın evlatlarının zararına olacak.
sadece şu soruyu sorarım: bunlar neden kamplarda kayıt altına alınmadı, geçici kimlik numarası ile tanımlanmadı, aşıları yapılmadı.
tanım: pek de memnun değil.
istanbul'da tsm'de çalışıyorum. sağlık bakanlığı mı yoksa her kimin işi ise 6 ilde yapılması söylenen bir aşı kampanyası başlatıldı. cadde cadde, sokak sokak, kapı kapı gezip suriyeli çocuk arıyoruz.
5 yaşını doldurmamış olan çocuklara 5'li karma aşı, kızamık-kızamıkçık-kabakulak aşısı, hepatit b aşısı yapıyoruz.
apartmanların girişindeki zillere basıp, cama çıkan kişilere suriyeli yaşıyor mu burada diye soruyoruz.
yardımcı olmak için içtenlikle cevap veren, hatta ayrıca şurda şurda, şu apartmanda da var diyenler oluyor.
ama şöyle uzaktan bakınca, normalde mangalda kül bırakmayan, reisçi geçinen kimseler de dahil, bi huzursuzluk ve rahatsızlık durumu var.
ne yapacakmışssınız çocuklarını aşılayıp zehirleyin gitsin diyen de var, niye aşılıyorunuz noldu kuduz mu olmuşlar diyen de, nerden geliyorsunuz belediyeden mi alın götürün şunları diyen de.
hani birileri kardeşlerimize kapıyı açmak zorundaydık dediğinde hülooğğğ diye sesleniyorlar ya... aslında halkın arasına indiğinizde gerçeğin böyle olmadığını görüyorsunuz.
neden? çünkü şu karışık zamanda, bu vatanın evlatlarının ikinci sınıf vatandaş muamelesi gördüğü zamanda (aynısını sözde çözüm sürecinde de yaşadık) cadı avı yapılan zamanda kimse sesini çıkarmak istemiyor. tabiri caizse sözü devletin memuruna yetiyor.
bir doktor ve vicdanlı bir insan olarak ben yaptığımız işe odaklıyım. ben suriyeli ya da türk fark etmez, eğer primer koruma amacıyla bir şeyler yapıyorsam bu bana yeter.
bu aşıların yapılması gerekiyor. çünkü olası bir salgın durumu, yine bu vatanın evlatlarının zararına olacak.
sadece şu soruyu sorarım: bunlar neden kamplarda kayıt altına alınmadı, geçici kimlik numarası ile tanımlanmadı, aşıları yapılmadı.
tanım: pek de memnun değil.