Yazarın hayal dünyasına kaçmayı doğru bulduğuyla alakalı bir röportaj okumuştum. Aslında kendisi de doğaya karşı duyarlı bir insanmış ama malumunuz sanayi devrimidir odur budur derken bütün dengelerin içine ettiğimizden üzülür dururmuş. Kiminiz aşırı realist olabilir, başka dünyalar yaratarak ona sığınmayı doğru bulmayabilirsiniz de. Ona özel dil üretmek, ona özgü efsaneler belirlemek boş iş gibi de gelebilir. Zaten bir profesörün böylesi bir işe kalkışması da tuhaf karşılanmış kitapların yayımlandığı dönemler. Ama bana göre hiç de anlaşılmayacak bir şey değil bu kaçma ihtiyacı. Bir tımarhanede yaşıyor ve delirmemek için sürekli aptal aptal şeylerle uğraşıyoruz. Bütün bunlar yerine kötülüğün ve iyiliğin keskin sınırlarla ayrıldığı bir diyarda yolculuk etmenin daha farklı, rahatlatıcı bir yeri var. Bazen siz de içine girip kimi zaman elf, kimi zaman yüzük yolcularından biri, kimi zaman öylesine bir köylü, kimi zaman Rohan süvarisi olursunuz. Sonra geri döndüğünüzde belki de oradaki insanların özelliklerinden birini kendi hayatınıza uyarlamak istersiniz. Harry Potter da öyle. Sadece daha büyülü, daha eğlenceli. Gerçi bu aralar Hogwarts' da okumayı düşünüyorum, Orta Dünya'ya gitmek yerine. Bakalım, sonumuz ne olursa.
Sınıfa konuyu Anlatırken her fırsatta yüzüğünü göze sokmaya çalışan garip tiplerdir. tüm fakülte biliyor zaten biyolojideki asistanla nişanlı olduğunu ne yapmak nereye varmak istemekteler anlam veremiyoruz efendim (*) çoğu zaman bu tipler de uyuz diye siniflandirdigim tiplerin alt kumelerinden biridir.
(bkz:yüzüğünü insanların gözüne sokmaya çalışan insan)