müslümanların kutsal kitabı Kur'an'da yer alan ve dünyanın düz olarak tasvir edildiğini gösteren ayetlerdir. bu ayetler 20.yy ortalarına kadar oldukça anlaşılır şekilde dünyanın düzlüğünü ifade ederken insanlığın aya ayak basıp dünyanın yuvarlak olduğu kesinleşince bir çok kesim tarafından ya kulak ardı edilmiş yada manası kaydırılarak anlamından çıkarılmıştır.bunun için 1950 öncesi islam kaynakları incelenirse hemen hemen hepsinde düz dünya merkezli evren modelinin hakim olduğu görülecektir.
bir kaç örnek vermek gerekirse
1)Dünyanın üzerinde 7 kat gök, altında da 7 kat yer vardır. göğün yukarı doğru olan çokluğu ile yerin aşağı doğru olan derinliği neredeyse aynıdır.
“Böylece onları, iki günde yedi gök olarak yarattı ve her göğe kendi işini bildirdi. En yakın göğü kandillerle süsledik ve onu koruduk. İşte bu, mutlak güç sahibi ve hakkıyla bilen Allah’ın takdiridir.”
(Fussilet/12)
“Allah, yedi göğü ve yerden bir o kadarını yaratandır. Allah’ın emri bunlar arasından inip durmaktadır ki, Allah’ın her şeye kadir olduğunu ve Allah’ın her şeyi ilmiyle kuşattığını bilesiniz.”
(Talak/12)
görüldüğü gibi bu iki ayet incelendiğinde kur'an'ın ifade ettiği modelin küre dünya modeli ile uyumu söz konusu olamaz.çünkü gök diye ifade edilen kısım bildiğimiz uzayı ifade etmektedir ki buna göre uzay 7 katlı olup en yakın katında kandiller(yıldızlar) vardır.buna göre en yakın katı bile bizim ölçeğimizde sonsuz olan bir gök katı kadar dünyaya (yere) sahip olmamız gerekir ki bu pek mümkün değildir.
1950 sonrası müslümanlarınca bu 7 kat gök durumu atmosferin 7 kat oluşuna; 7 kat yer durumu ise 7 katmanlı yer küreye işaret edilmiştir denilerek koruma altına alınmıştır.oysa ayetlerde açıkça ilk kat gökte (en yakın kat gökte) yıldızlar var diyor bu durumda yıldızların troposferde olması gerektiği anlaşılır ki.bu dünyaya düz demekten daha komik bir iddia olur.
2)Gök korunmuş bir tavandır. gök ilk katı geçilip de yukarıda(7.katında da üzerinde) oturan Allah'a erişmeye engel olmak (aslında ondan önce 2.katta yer alan meleklere ve konuşmalarını dinlemeye engel olmak) için korunmuştur.burada dikkat edilmesi gereken kısım göğün kendisinin koruyucu olması değil göğün korunmuş olması kısmıdır.
“Gökyüzünü de korunmuş bir tavan yaptık. Onlar ise oradaki delillerden yüz çevirmektedirler.”
(Enbiya/32)
14 - Onlara gökten bir kapı açsak da oradan yukarı çıksalar,
15 - "Gözlerimiz perdelendi, daha doğrusu bize büyü yapılmıştır" derler.
16 - Andolsun biz, gökte birtakım burçlar yarattık ve bakanlar için onu süsledik.
17 - Ve göğü taşlanan bütün şeytanlardan koruduk.
(Hicr/14-18)
“Andolsun biz, en yakın göğü kandillerle(yıldızlarla) donattık. Onları şeytanlara atılan taşlar yaptık ve (ahirette de) onlara alevli ateş azabını hazırladık.”
(Mülk/5)
“(Cinler, dediler ki): “Biz göğe dokunduk, onu kuvvetli bekçiler ve alevlerle dolu bulduk.”
“Doğrusu biz göğün bazı mevkilerinde dinlemek için otururduk. Fakat şimdi her kim dinleyecek olursa kendini gözetleyen parlak bir alev buluyor.”
(Cin/8-9)
üstelik şu dört suredeki ayetler dikkatli incelenecek olursa tamamen düz dünya üzeri kubbe şeklinde bir gök olduğuna işaret olarak tek başına yeter.ayrıca meteorların cinlere atılan taşlar olarak ifade edilişi üzerinde durmaya gerek yok.(bkz:cinleri meteorla kovalamak)
bu ayetler islam'ı makyajlama çabasına girenler için atmosferin koruyuculuğunu anlatan bilimsel bir mucize olarak sunulmaktadır.oysa her şey o kadar açık ki bunun atmosfer ile yada başka günümüz bilimi ile açıklanabilir tarafı yoktur.
3)dünya sabittir güneş ve ay gök kubbe üzerinde dolanır bu sayede gece ve gündüz oluşur.
“Gece de onlar için bir ibret alâmetidir. Biz ondan gündüzü sıyırıp çekeriz de onlar karanlıklara gömülürler.”
“Güneş, kendisi için belirlenen yerde akar (döner). İşte bu, azîz ve alîm olan Allah’ın takdiridir.”
“Ay için de birtakım menziller (yörüngeler) tayin ettik. Nihayet o, eğri hurma dalı gibi (hilâl) olur da geri döner.”
“Ne güneş aya yetişebilir, ne de gece gündüzü geçebilir. Her biri bir yörüngede yüzerler.”
(Yasin/37-40)
“Geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı yaratan O’dur. Bunların her biri kendi dairesinde dolaşmaktadır.”
(Enbiya/33)
yukarıda yer alan ayetleri incelersek özellikle yasin suresinde yer alan 4 adet ayetin gece ve gündüz oluşumunu anlatır iken ay ve güneşi merkeze koyduğunu ay ve güneşin hareketleri ile gündüzün gecenin oluştuğunun anlatıldığı görülecektir.
şöyle ki modern bilimle düşündüğümüzde ay ile güneşin bir yarışta olmadığı dolayısıyla da birbirine yetişme gibi bir durumda olamayacakları görülür.burada açık olarak görülmektedir ki düz dünya üzerinde doğudan batıya yol alan güneş ve sanki onu takip eden ay şeklinde bir açıklama yapılmıştır.üstelik güneşin ve ayın hareketlerinin gece ile gündüzü anlatırken aynı cümlede geçmesi zaten buna delil olabilecek yeterli bir veridir.
oysa modern müslümanlar buna bir çözüm bulmuş ve burada ayın hareketleri ve gece ile gündüzün hareketleri içerisinde yer alan güneşin hareketini, tüm evrenin hareketinden dolayı bir hareket halinde olan güneşin major hareketine bağlamışlardır.oysa modern bilimin öne sürdüğü güneşin hareket ediyor oluşunun ne gece ne gündüz ne de ayın güneşe yetişip yetişmemesi ile ilgisi yoktur.
4)ay bir ışıktır(nur) üzerine çıkılmaz basılamaz.kendinden kaynaklı safi ışık kaynağıdır.
"O, güneşi bir ışık (ziya), ayı da bir aydınlık (nur) kılan, yılların sayısını ve hesabı bilmeniz için ona menziller takdir edendir. Allah, bunları (boş yere değil) ancak gerçek ile (hikmeti gereğince) yaratmıştır. O, âyetlerini, bilen bir topluma ayrı ayrı açıklamaktadır."
(yunus/5)
“Ay için de birtakım menziller (yörüngeler) tayin ettik. Nihayet o, eğri hurma dalı gibi (hilâl) olur da geri döner.”
(yasin/39)
dip not:yukarıda ayın hilal olması durumu yahudilerin atalarından olan enok peygamberin (araplarda idris olara geçer) yazdığı kutsal kitapta detaylıca anlatılmış ve bu anlatım bir nur kaynağı olan ayın zamanla ışığını kaybedip hilal olması şeklinde anlatılıp her döngü sırasında tekrar ışığını kazandığı şeklinde kayıtlara geçmiştir.(bkz:enok'un kitabı)
orijinal arapça metinde ziya olarak geçen güneş ve nur olarak geçen ay hakkında en iyi anlatımı yine nur kelimesinin ne olduğunu bilerek yapabiliriz.bunun için kur'andaki başka bir ayete bakarsak:
"Allah, göklerin ve yerin nurudur. O’nun nurunun temsili şudur: Duvarda bir hücre; içinde bir kandil, kandil de bir cam fânûs içinde. Fânûs sanki inci gibi parlayan bir yıldız. Mübarek bir ağaçtan, ne doğuya, ne de batıya ait olan zeytin ağacından tutuşturulur. Bu ağacın yağı, ateş dokunmasa bile neredeyse aydınlatacak (kadar berrak)tır. Nur üstüne nur. Allah, dilediği kimseyi nuruna iletir. Allah, insanlar için misaller verir. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir."
(nur 35)
görüldüğü üzere nur kelimesinin başka bir ayetteki kullanımı yukardaki şekilde.bunun anlamı şu olabilir ki modern müslümanların ifade ettiği gibi ay güneşten ışık alıyor diye "ziya" değil "nur" kelimesi ile tanımlandıysa allah da kendinden değil evrenin var olmasından yansıyan ışıkla kendi varlığını kazanıp nur olmuştur.elbetteki bu durum islami imana aykırıdır.doğrusu şudur ki nur kelimesi kendinden ışık yayan maddesiz varlıklara işaret eder.bu ise dip notta belirttiğim enok'un kitabında yazan bilgilerin muhtemel sözlü gelenekle gelişinin işaretidir.
şimdilik 4 madde ile yetindim bundan başka irili ufaklı onlarca örnek verilebilir.göğün katı olmasından tutun da yaratılmasının anlatılmasındaki çelişkilere kadar. objektif bir beyin ile araştıracak olursanız zaten bunları görmeniz pek mümkündür.
(bkz:islam'a göre dünyanın düz olması)
(bkz:düz dünya)
(bkz:dünya düz diyen ünlü Kur'an tefsirleri)
görsel
bir kaç örnek vermek gerekirse
1)Dünyanın üzerinde 7 kat gök, altında da 7 kat yer vardır. göğün yukarı doğru olan çokluğu ile yerin aşağı doğru olan derinliği neredeyse aynıdır.
“Böylece onları, iki günde yedi gök olarak yarattı ve her göğe kendi işini bildirdi. En yakın göğü kandillerle süsledik ve onu koruduk. İşte bu, mutlak güç sahibi ve hakkıyla bilen Allah’ın takdiridir.”
(Fussilet/12)
“Allah, yedi göğü ve yerden bir o kadarını yaratandır. Allah’ın emri bunlar arasından inip durmaktadır ki, Allah’ın her şeye kadir olduğunu ve Allah’ın her şeyi ilmiyle kuşattığını bilesiniz.”
(Talak/12)
görüldüğü gibi bu iki ayet incelendiğinde kur'an'ın ifade ettiği modelin küre dünya modeli ile uyumu söz konusu olamaz.çünkü gök diye ifade edilen kısım bildiğimiz uzayı ifade etmektedir ki buna göre uzay 7 katlı olup en yakın katında kandiller(yıldızlar) vardır.buna göre en yakın katı bile bizim ölçeğimizde sonsuz olan bir gök katı kadar dünyaya (yere) sahip olmamız gerekir ki bu pek mümkün değildir.
1950 sonrası müslümanlarınca bu 7 kat gök durumu atmosferin 7 kat oluşuna; 7 kat yer durumu ise 7 katmanlı yer küreye işaret edilmiştir denilerek koruma altına alınmıştır.oysa ayetlerde açıkça ilk kat gökte (en yakın kat gökte) yıldızlar var diyor bu durumda yıldızların troposferde olması gerektiği anlaşılır ki.bu dünyaya düz demekten daha komik bir iddia olur.
2)Gök korunmuş bir tavandır. gök ilk katı geçilip de yukarıda(7.katında da üzerinde) oturan Allah'a erişmeye engel olmak (aslında ondan önce 2.katta yer alan meleklere ve konuşmalarını dinlemeye engel olmak) için korunmuştur.burada dikkat edilmesi gereken kısım göğün kendisinin koruyucu olması değil göğün korunmuş olması kısmıdır.
“Gökyüzünü de korunmuş bir tavan yaptık. Onlar ise oradaki delillerden yüz çevirmektedirler.”
(Enbiya/32)
14 - Onlara gökten bir kapı açsak da oradan yukarı çıksalar,
15 - "Gözlerimiz perdelendi, daha doğrusu bize büyü yapılmıştır" derler.
16 - Andolsun biz, gökte birtakım burçlar yarattık ve bakanlar için onu süsledik.
17 - Ve göğü taşlanan bütün şeytanlardan koruduk.
(Hicr/14-18)
“Andolsun biz, en yakın göğü kandillerle(yıldızlarla) donattık. Onları şeytanlara atılan taşlar yaptık ve (ahirette de) onlara alevli ateş azabını hazırladık.”
(Mülk/5)
“(Cinler, dediler ki): “Biz göğe dokunduk, onu kuvvetli bekçiler ve alevlerle dolu bulduk.”
“Doğrusu biz göğün bazı mevkilerinde dinlemek için otururduk. Fakat şimdi her kim dinleyecek olursa kendini gözetleyen parlak bir alev buluyor.”
(Cin/8-9)
üstelik şu dört suredeki ayetler dikkatli incelenecek olursa tamamen düz dünya üzeri kubbe şeklinde bir gök olduğuna işaret olarak tek başına yeter.ayrıca meteorların cinlere atılan taşlar olarak ifade edilişi üzerinde durmaya gerek yok.(bkz:cinleri meteorla kovalamak)
bu ayetler islam'ı makyajlama çabasına girenler için atmosferin koruyuculuğunu anlatan bilimsel bir mucize olarak sunulmaktadır.oysa her şey o kadar açık ki bunun atmosfer ile yada başka günümüz bilimi ile açıklanabilir tarafı yoktur.
3)dünya sabittir güneş ve ay gök kubbe üzerinde dolanır bu sayede gece ve gündüz oluşur.
“Gece de onlar için bir ibret alâmetidir. Biz ondan gündüzü sıyırıp çekeriz de onlar karanlıklara gömülürler.”
“Güneş, kendisi için belirlenen yerde akar (döner). İşte bu, azîz ve alîm olan Allah’ın takdiridir.”
“Ay için de birtakım menziller (yörüngeler) tayin ettik. Nihayet o, eğri hurma dalı gibi (hilâl) olur da geri döner.”
“Ne güneş aya yetişebilir, ne de gece gündüzü geçebilir. Her biri bir yörüngede yüzerler.”
(Yasin/37-40)
“Geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı yaratan O’dur. Bunların her biri kendi dairesinde dolaşmaktadır.”
(Enbiya/33)
yukarıda yer alan ayetleri incelersek özellikle yasin suresinde yer alan 4 adet ayetin gece ve gündüz oluşumunu anlatır iken ay ve güneşi merkeze koyduğunu ay ve güneşin hareketleri ile gündüzün gecenin oluştuğunun anlatıldığı görülecektir.
şöyle ki modern bilimle düşündüğümüzde ay ile güneşin bir yarışta olmadığı dolayısıyla da birbirine yetişme gibi bir durumda olamayacakları görülür.burada açık olarak görülmektedir ki düz dünya üzerinde doğudan batıya yol alan güneş ve sanki onu takip eden ay şeklinde bir açıklama yapılmıştır.üstelik güneşin ve ayın hareketlerinin gece ile gündüzü anlatırken aynı cümlede geçmesi zaten buna delil olabilecek yeterli bir veridir.
oysa modern müslümanlar buna bir çözüm bulmuş ve burada ayın hareketleri ve gece ile gündüzün hareketleri içerisinde yer alan güneşin hareketini, tüm evrenin hareketinden dolayı bir hareket halinde olan güneşin major hareketine bağlamışlardır.oysa modern bilimin öne sürdüğü güneşin hareket ediyor oluşunun ne gece ne gündüz ne de ayın güneşe yetişip yetişmemesi ile ilgisi yoktur.
4)ay bir ışıktır(nur) üzerine çıkılmaz basılamaz.kendinden kaynaklı safi ışık kaynağıdır.
"O, güneşi bir ışık (ziya), ayı da bir aydınlık (nur) kılan, yılların sayısını ve hesabı bilmeniz için ona menziller takdir edendir. Allah, bunları (boş yere değil) ancak gerçek ile (hikmeti gereğince) yaratmıştır. O, âyetlerini, bilen bir topluma ayrı ayrı açıklamaktadır."
(yunus/5)
“Ay için de birtakım menziller (yörüngeler) tayin ettik. Nihayet o, eğri hurma dalı gibi (hilâl) olur da geri döner.”
(yasin/39)
dip not:yukarıda ayın hilal olması durumu yahudilerin atalarından olan enok peygamberin (araplarda idris olara geçer) yazdığı kutsal kitapta detaylıca anlatılmış ve bu anlatım bir nur kaynağı olan ayın zamanla ışığını kaybedip hilal olması şeklinde anlatılıp her döngü sırasında tekrar ışığını kazandığı şeklinde kayıtlara geçmiştir.(bkz:enok'un kitabı)
orijinal arapça metinde ziya olarak geçen güneş ve nur olarak geçen ay hakkında en iyi anlatımı yine nur kelimesinin ne olduğunu bilerek yapabiliriz.bunun için kur'andaki başka bir ayete bakarsak:
"Allah, göklerin ve yerin nurudur. O’nun nurunun temsili şudur: Duvarda bir hücre; içinde bir kandil, kandil de bir cam fânûs içinde. Fânûs sanki inci gibi parlayan bir yıldız. Mübarek bir ağaçtan, ne doğuya, ne de batıya ait olan zeytin ağacından tutuşturulur. Bu ağacın yağı, ateş dokunmasa bile neredeyse aydınlatacak (kadar berrak)tır. Nur üstüne nur. Allah, dilediği kimseyi nuruna iletir. Allah, insanlar için misaller verir. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir."
(nur 35)
görüldüğü üzere nur kelimesinin başka bir ayetteki kullanımı yukardaki şekilde.bunun anlamı şu olabilir ki modern müslümanların ifade ettiği gibi ay güneşten ışık alıyor diye "ziya" değil "nur" kelimesi ile tanımlandıysa allah da kendinden değil evrenin var olmasından yansıyan ışıkla kendi varlığını kazanıp nur olmuştur.elbetteki bu durum islami imana aykırıdır.doğrusu şudur ki nur kelimesi kendinden ışık yayan maddesiz varlıklara işaret eder.bu ise dip notta belirttiğim enok'un kitabında yazan bilgilerin muhtemel sözlü gelenekle gelişinin işaretidir.
şimdilik 4 madde ile yetindim bundan başka irili ufaklı onlarca örnek verilebilir.göğün katı olmasından tutun da yaratılmasının anlatılmasındaki çelişkilere kadar. objektif bir beyin ile araştıracak olursanız zaten bunları görmeniz pek mümkündür.
(bkz:islam'a göre dünyanın düz olması)
(bkz:düz dünya)
(bkz:dünya düz diyen ünlü Kur'an tefsirleri)